Türk Tabipleri Birliği'nden Açıklama: "Zorla Gebelik Olmaz!"

ZORLA GEBELİK OLMAZ!..

Geçtiğimiz günlerde gebeliğinin sonlandırılmasını talep eden bir kadının çığlığı, Sağlık Bakanlığı’nın kadın hakları ve hasta hakları yönünden önemli eksikliklerini gündeme getirmiştir.

Ülkemizde aile planlaması ve isteğe bağlı rahim tahliyesi mevzuatı, 27.05.1983 tarih ve 18059 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2827 no’lu Nüfus Planlaması Hakkında Kanun ve ilişkili Rahim Tahliyesi ve Sterilizasyon Hizmetlerinin Yürütülmesi ve Denetlenmesine İlişkin Tüzük ile düzenlenmektedir. Söz konusu düzenlemeler, başta Anayasa’nın 56. maddesinde dile getirilen sağlık hakkı olmak üzere, konuyla ilgili taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler, ulusal yasal düzenlemeler ve etik bildirgelerle desteklenmekte ve güvence altına alınmaktadır. Bu bağlamda 1997 tarihli Avrupa Konseyi İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi, 1983 tarihli Dünya Hekimler Birliği Hasta Hakları Bildirgesi, 1998 tarihli Hasta Hakları Yönetmeliği ve 1998 tarihli Hekimlik Meslek Etiği Kuralları gibi düzenlemeler, bireylerin gereksinimi olan sağlık hizmetlerinin insan haklarına ve onuruna saygı ilkesi çerçevesinde yürütülmesi gerektiğini dile getirmekte, devleti bu hizmetleri sağlamakla yükümlü kılmaktadır.

Bilindiği gibi modern aile planlaması yöntemlerinin yaygınlaştırılması kadın doğum uzmanları, pratisyen hekimler ve ebelerin uzun yıllar ve fedakar çalışmalarıyla sağlanmıştır. Bugün, bu değerli çalışmaların sonucu olarak; bebek ve anne ölüm oranlarında azalma, korunma yöntemi kullanımında yaygınlık ve kürtaj oranlarında düşme yaşanmaktadır.

Rahim tahliyesinde yapılan yasal iyileştirme olmadan önce; kullanmak zorunda kaldıkları tıp dışı (geleneksel) yöntemler nedeniyle çok sayıda kadın enfeksiyon ve buna bağlı organ yetmezlikleri nedeniyle yaşamlarını kaybetmiştir. Hekimler bu acıların tanığıdır.

Aile planlaması yöntemlerine yönelen “kısırlaştırılma” iddiaları ülke nüfusunun artmaya devam etmesi nedeniyle rağbet görmemiş, kadınlar yaşam kalitelerini yükselten uygulamalara sahip çıkmışlardır. Bilindiği gibi, modern aile planlamasının ana fikri; çiftlerin istediği zamanda, istediği kadar çocukları olması üzerine kuruludur. Nitekim aile planlaması yöntemleri yaygınlaştıkça; isteğe bağlı düşük/ kürtaj giderek azalmıştır. Bu beklenen gelişim, Sağlık Bakanlığının kürtaj hizmetini yaygınlaştırmasını gereksiz kılmıştır.

Ardından Sağlıkta Dönüşüm Programı nedeniyle bütün birinci basamak hizmetleri alt üst edilerek, aile planlaması hizmetleri aksatılmış, dahası yerine yeniden yapılandırılma olmamıştır.

Bilimsel anlamda “üreme sağlığı” kavramı aile planlaması hizmetlerini de içermesine rağmen, Sağlık Bakanlığı “aile planlaması hizmetleri yerine üreme sağlığına önem vereceğini” açıklamıştır. Bu açıklamanın yapıldığı 2007 yılından beri ülkemizde modern doğum kontrol yöntemlerinin ücretsiz olarak halka sunulması, bilinçli olarak aksatılmaktadır.

Ülkemizde doğum kontrol yöntemlerinin önemli kısmında; yöntemi kullanan kadın olmakta, erkeklerin korunmasına yönelik yöntemler de kadınlara anlatılmaktadır. Kürtaj/isteğe bağlı düşük, çiftlerin doğum kontrol yöntemlerine ulaşması aksadığında maalesef sadece kadınların ödediği bir bedel olmaktadır. Ülkemizde uygulama ve hizmet sunumundaki sorunlara rağmen, bugün pek çok kadının etkin doğum kontrol yöntemlerini kullanma konusundaki bilinçli tutumları yüz güldürücüdür. Nitekim günümüzde kürtaj sayıca düşük orandadır ve böyle kalmasını diliyoruz.

Öte yandan; korunma yöntemine karar veren özne olarak kadının, kuşkusuz bedeni üzerindeki her tür kararı alacak yetkinlikte olduğu tartışma konusu olamaz.

Ancak unutulmamalıdır ki, gebeliği yüzde yüz oranında önleyen bir yöntem henüz yoktur ve bu nedenle, her kadın gerektiğinde kürtaj hizmeti alabilmelidir. Yukarıda dile getirilen ulusal ve uluslararası sözleşmeler ve hekimlik meslek etiği kuralları bu konuda elbette bireyin kendi bedeni üzerinde söz ve karar sahibi olma hakkını gözetmektedir.

Kuşkusuz meslektaşlarımız, Anayasal/yasal hakların hukuksal hiyerarşide genelgelerden üstün olduğu bilinciyle ve meslek etik ilkeleri doğrultusunda; 10 haftaya kadar kürtaj hizmeti vermek suretiyle hastanın yararını her şeyden üstün tutma ilkesine uygun davranacaklar.

Türk Tabipleri Birliği ve Tabip Odaları meslektaşlarımızın meslek etiğine gereken özeni göstermesinin teminatı olan kurumlardır.

Kadınların doğurganlıkla ilgili olarak; sağlık ve hasta hakları ihlallerinin kurbanları haline getirilmemesi için;

Derhal…

Sağlık Bakanlığı’nı Aile Planlaması Merkezleri’ni yapılandırmaya, her ilde gereken Aile Planlaması Merkezlerini yeterli düzeyde oluşturmaya,

Aile Planlaması yöntemlerinin kadınlar ve erkekler yönünden yaygın ve ücretsiz erişimi için birinci basamak kurumlarına malzeme göndermeye,

Kadın doğum uzmanları ve ülkemizde çok sayıda eğitim almış hekim tarafından yapılabilen isteğe bağlı düşük hizmetleri yönünden, mevzuat ve uygulamada karşılaşılan engelleri acilen gidermeye,

Meslek örgütlerimizi ve uzmanlık derneklerimizi Sağlık Bakanlığı’nın bu çalışmalarını yakından takip etmeye davet ediyoruz.

TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu olarak kadın hakları ve kadın sağlığına özenli yaklaşımın takipçisi olacağımız konusunda tüm kadınlara söz veriyoruz.

Türk Tabipleri Birliği

Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu